Sep 5, 2008

NEW BOOK for Ottoman History, Mes‘aleler Savaşı icin harika bir minyatürlü armagan: Secâ‘atnâme

English version follows after Turkish.

Saygıdeğer meslektaşlarım ve hocalarım, birinci baskısında meydana gelen bazı aksaklıklar sebebiyle ikinci baskısının neşrini beklediğimiz ve bu sebeple sizlere tanıtımında geciktiğimiz bir eseri ilgi ve bilgilerinize arz etmek istiyorum. Bilvesile selam ile calismalarinizda basarilar dilerim..

Meş'aleler Savaşı için harika bir minyatürlü armagan: Şecâ'atnâme

Takdim edilen çalışma XVI. asrın ikinci yarısının çok önemli kesitini veren bir eser olan Şecâ`atnâme'nin nüsha farklılıklarının işaretlendiği, müellifi probleminin çözüldüğü, eser ile ilgili oldukça geniş bir giriş ve her şeyden önemlisi indeksin yer aldığı, lüks kağıt ve ciltte büyük boy bir tıpkı basım neşridir. Eser ve önemi hakkında önsöz ve giriş bölümlerinden derlediğimiz bazı bilgileri aşağıya alıyor ve bu kıymetli eseri bizlere kazandıran Prof. Dr. Abdülkadir Özcan Hocamızı ve yayınevini tebrik ile ilgililere ve araştırıcılara faydalı olmasını diliyoruz.

22 x 29 cm., LXXVII+582 sayfa, Türkce-İngilizce giriş ve inceleme, kapsamlı bir bibliyografya ve indeks var, ciltli.

Şecâ`atnâme

Sultan III. Murad dönemi (1574-1595) İran seferleri çeşitli eserlere konu olmuştur. Bu eserler arasında fiilen seferlere katılmış, alınan yerlerin tahririni yapmış, bazen de ordu kumandanlığında bulunmuş, sancak beyi olmuş Âsafî Dal Mehmed Paşa'nın kaleminden çıkmış Şecâ`atnâme'nin müstesna bir yeri vardır. Özdemiroğlu Osman Paşa'nın 1578-1585 yılları arasındaki serdarlığı sırasında meydana gelen savaşların tafsil edildiği bu eser, manzum gazavâtnâme geleneğinin güzel bir örneği olarak kabul edilmiştir. Ancak yakın zamanlara kadar tarihçilerin pek dikkatini çekmemiş, minyatürleri dışında kaynak değeri üzerinde çalışma yapılmamış, hatta eserin yazarı Âsafî Dal Mehmed Çelebi (Bey, Paşa) iken, bazı çalışmalarda ve kütüphane kataloglarında Okçuzâde Koca Defterdar Mehmed Paşa olarak gösterilmiştir.

Bu bakımdan ilgili çalışmada öncelikle müellifin kimliği üzerinde durulmuş ve çağdaş kaynaklara dayanılarak konu açıklığa kavuşturulmuştur. Bu yapılırken müellifin biyografisi hakkında verilen bilgiler genellikle esere dayandırılmıştır. Eserin yazılış sebebi, yazılış tarihi ve muhtevası çalışmanın bir başka önemli kısmını teşkil etmektedir. Şecâ`atnâme'nin günümüze ulaşan iki nüshasından minyatürlü olanında yer alan resimler, Saray nakkaşhanesinde yapılan enfes minyatürler olup, seferler ve savaşlar sırasında vukua gelen önemli hâdiseleri gerek sanat değeri gerekse görsel malzeme olarak destekleyen fevkalâde önemli belgeler durumundadır. Neşirde 77 adet minyatürle süslenen ve dönemin padişahı III. Murad'a sunulan daha mutena nüsha esas alınmış, ancak diğer yazma ile yapılan karşılaştırmada görülen farklara da ayrıca temas edilerek araştırmacıların dikkatine sunulmuştur. Doğrudan şairinin müşahedelerine dayanan eserin diğer sözlü ve yazılı kaynaklarına da değinilmiş, ardından böyle önemli bir eseri kaynak olarak kullanan tarihçilerden söz edilmiştir. Şairin dili, üslûbu ve eserin sanat değeri, araştırmanın son kısmını oluşturmuştur. Eklenen analitik indeks ile de araştırmacılara kolaylık sağlanmak istenmiştir. Nihayet ilk baskısında bulunan ve istenmeyen bazı hatalar bu ikinci baskıda giderilmeye çalışılmış, ezcümle birinci baskı s. 134 (vr. 67b), s. 264 (vr. 132b) ve s. 496 (vr. 249b)'deki eksik minyatürlerin doğruları konulmuş; s. 274-275'e yine nâşirin bilgisi dışında konulan minyatürler çıkarılmıştır. Bundan dolayı ikinci baskıda numaralandırma s. 274'ten itibaren ikişer sayfa geri kaydırılmış ve eserin orijinal varak numaraları bu baskıda muhafaza edilmiştir. Bu arada ilk baskıda gözden kaçan bazı vezin hataları da düzeltilmiştir.

Eserin Muhtevası şöyle sıralanabilir:

Şecâ`atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın şark sefer ve zaferlerine tahsis edilmiş ve bu serdarın 986 (1578)'da başlayıp 993 (1585) yılına kadar devam eden İran seferleri ve savaşları hakkında manzum mesnevi tarzında yazılmış bir kitaptır. Klasik tarzda Allah'a hamd ü senâ ile başlayan eser, Hz. Peygamber'e salât ü selâm ve devrin padişahı III. Murad'a ve oğlu Şehzâde Mehmed'e övgü ile devam eder. Âsafî, mensur dîbâcesini, Sultan Murad'dan bol bol ihsanlar ve yüksek makamlar talebiyle bitirir. Daha sonra, "Fihrist-i Muhârebât-ı Paşa-yı şecâ`at-me'âb" ve "Ser-nüvişt-i guzât-ı vâkı`a-i kāil-i kitâb" başlıkları altında eserin bazı konu başlıklarını verir. Ardından manzum münâcât ve manzûm na`t gelir. Daha sonra Dört Halife övülür. Dönemin padişahı Sultan Murad tekrar övüldükten sonra, o yıllarda geçen, birçok esere ve minyatüre konu olan kuyruklu yıldızdan söz edilir. Bu arada Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa övülmesinin ardından, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın 986 (1578) Çıldır zaferinden söz edilir. Osman Paşa'nın Tiflis fethi için gönderilmesi, bu sırada yollarda çekilen zahmetler, Lala Mustafa Paşa'nın Şirvan'a vusulü ve bu arada tarihî Türk şehri Ereş'in özelliklerinden bahsedilir. Diğer beylerbeyilerin kabul etmemesi üzerine Osman Paşa'nın vezaretle Şirvan'da kalması; görev yerlerinde yapılan değişiklikler sırasında Dal Mehmed Çelebi'nin de Osman Paşa'nın tezkirecisi olup maiyetinde bulunması; Osman Paşa'nın aslı ve neslinin ne olduğu; Habeşistan, Yemen ve günümüz Ortadoğu'sundaki faaliyetleri; Osman Paşa'nın Arapların Bâbülebvâb, Türklerin Demirkapı, Acemlerin de Derbend dedikleri ünlü şehrin fethi için gayretleri; bu arada çekilen zahire sıkıntıları; Şirvan Hakimi Eres Han kumandasındaki Safevîlerle yapılan savaşlar; Şah oğluyla Şemahı'da yapılan çarpışmalar ve çekilen sıkıntılar, bu sırada askerin serdara başkaldırışı; Kırım Hanı Mehmed Giray'ın Demirkapı'ya gelmesi, Osman Paşa'nın Şirvan'a hareketi ve burayı istirdadı; Bakü'ye asker göndermesi; Kırım Hanı Mehmed Giray'ın, kardeşi Gazi Giray ve oğlu Saadet Giray'ı muhafız bırakarak Kırım'a dönmesi; asker arasında görülen firar olayları; Gazi Giray'ın vasıfları; serdarın nasihatlerine rağmen Saadet Giray'ın da Kırım'a dönmesi; Bakü kalesinin tamiri ve şehrin özellikleri; bu arada "neft ile memlû idi mahzenleri", "çâhlar vardır içi pür-neft idi" mısralarıyla ve

"Nice yüz bin neft olur hâsılları;

Nakid on yük akça var vâsılları"

beytiyle Bakü'nün petrol zenginlikleri; Safevî kumandanı Selman Han ile yapılan savaşlar; Safevîlerin Bakü'yü muhasaraları; Şemahı'nın Kızılbaşlar tarafından kuşatılması üzerine aralarında Âsafî'nin de bulunduğu yardım kuvvetlerinin çok zor durumda kalmaları, hatta bazısının soğuktan donması; Âsafî'nin esareti ve kuyu hapsinde çektiği sıkıntılar, Osman Paşa'nın İmam Kulu ile savaşları ve Osmanlı galibiyeti, Şemahı kalesinin inşası, Özdemiroğlu'nun Anadolu'ya teveccühü ve bu sırada Ruslarla savaşması, Rusların firarı; Kırım Hanı âsi Mehmed Giray'ın cezalandırılması; Osman Paşa'nın Karadeniz üzerinden Kılıç Ali Paşa ile birlikte İstanbul'a dönmesi; Sultan Murad'ın huzurunda maceralarını anlatması; sadrazamlığı ve Tebriz seferine hareketi; kendisine Veziriâzam Osman Paşa tarafından Kefe beylerbeyliği ile "9 kere yüz bin akçelik" has tayini, fakat onun ölümünün ardından bunların Ferhad Paşa tarafından elinden alınması üzerine mağduriyetini uzun bir şikâyetnâme ile Sultan Murad'a arzı gibi konular oluşturur. Minyatürlerin genellikle konuların sonlarında verilmesi dikkati çeker. Müellif kitabının hâtime kısmında, Tebriz'in fethinden, ancak Osman Paşa'nın asıl amacının Kazvin olduğundan bahsettikten sonra, Tebriz fethinin eserinin sonu olduğunu, şayet duyduklarını da yazsa idi eserinin çok daha hacimli olacağını, buna gerek görmediğini, yalan haberleri kitabına almadığını ifade eder ve,

"Feth-i Tebriz oldu hem hatm-i kitâb"

diyerek, sözlerine son verir.

Kaynak Değeri ve Sonuç:

986-993 (1578 –1585) yılları arasında Safevîlerle yapılan savaşları konu edinen Şecâ`atnâme'nin birinci elden kaynak değeri tartışılmaz. Zira bizzat bu savaşların içinde bulunmuş ve zaman zaman kumandanlık yapmış, alınan yerlerin kaydını tutmuş birinin kaleminden çıkan eser büyük ölçüde Âsafî'nin gözlemlerine istinat eder. Ancak sadece Özdemiroğlu Osman Paşa'nın seferlerini ele alması ve bu serdar adına yazılması ile bir methiye özelliği taşıması dolayısıyla sübjektif bazı ifadelere yer vermiş olabileceğini de göz ardı etmemek gerekir. Eserin asıl kıymetli yanı, hemen her önemli hadisenin bir veya birkaç minyatürle tasvir edilmiş olmasıdır. Sanat tarihi açısından olduğu kadar, siyasî tarih bakımından da dönemin olaylarını canlı bir şekilde yansıtan bu minyatürlerin değerlendirilmesi başlı başına bir uzmanlık ve araştırma konusu olabilecek niteliktedir. Âsafî Dal Mehmed Bey tarafından Firdevsî'nin Şehnâme'si örnek alınarak bir Osmanlı vezirinin savaşlarını ve zaferlerini konu alan ve manzum mesnevî tarzında kaleme alınan Şecâ`atnâme, orijinal bir tarih kaynağı olduğu kadar, minyatürleriyle de devrin sefer hallerini ve psikolojisini tasvir eder ve içinde bulunduğu olayları gerçeğe yakın bir şekilde yansıtır.

http://www.camlicabasim.com/index.php?sayfa=urundetay&id=16

New book for Ottoman History

Dear Colleagues,

Please note the publication of the following title.

ŞECÂ`ATNÂME by Prof. Dr. Abdülkadir Özcan


All tbe best..

Order Address :

http://www.camlicabasim.com/index.php?sayfa=urundetay&id=16

From the presentation foreword of Prof. Dr. Abdülkadir ÖZCAN:

ÂSAFÎ DAL MEHMED ÇELEBİ and HIS ŞECÂ`ATNÂME

Ottoman historical literature starts at the beginning of the 15th century with the first examples of the writing of legends and epic stories. However, soon after this works concerned with Gazas (those who go on jihad) began to appear. These works, usually known as gazanâme or gazavatnâme (battle epics), usually focus on one battle or many battles as their subject. These works, called megazî in Arab literature, are usually written in verse or prose. They are most often concerned with things like victory (zafernâme), or conquests (fetihnâme); sometimes these epics are called by the name of the hero, for example the Danişmendnâme is the heroic story of Danişmend Gazi while the Battalnâme is that of Battal Gazi.

These 'battle epics' are concerned with a particular victory or campaign and any gaps in Ottoman chronicles can be filled in with details gleaned from these sources. In particular, the information they provide about the hero of the 'battle epic provides the researcher with a great deal of factual information. The first examples of such battle epics, which occur both in prose and poetry, were written during the early Ottoman period, in the 15th century; these also included the battle epics of Sultan Murad II, which were preserved to be written in later centuries. Works regarding the battles of Yavuz Sultan Selim are known as the Selîmnâme, while the works related to some battles of Kânûnî Sultan Süleyman are called the Süleymannâme. Even though there were fewer of these books after the end of the 16th century, as a consequence of there being fewer military victories, we can still find examples of battle epics in the 17th and even the 18th centuries.

The 'battle epic' that will be examined here is the Şecâ'atnâme, which was written at the end of the 16th century and which is concerned with the battles of Özdemiroğlu Osman Pasha on the eastern borders of the empire. Osman Pasha, who was the commander and the commander-in-chief of the army at different times during the Ottoman-Iranian war, which lasted from 1578 to 1590, played an important role in the victory of the Çıldır Battle as a member of the entourage of Lala Mustafa Pasha; he was subsequently appointed as the head of the newly established state of Şirvan. The initial activities which brought him fame occurred around Şirvan and Dağıstan between 1578 and 1583. Osman Pasha, whose heroism became the subject of this epic, was popular not only as a commander, but, thanks to the measures he adopted he was also popular as a statesman and administrator. Osman Pasha, who had strengthened the defense of the regions with the naval forces he had placed in the Caspian Sea, had some difficulties withstanding the large Safavid armies, but fought a glorious campaign from 15-18 Rebiülâhir 991 (8-11 May 1583). These battles went down in history as the "The Battles of the Torches" because torches were lit so that the participants could see in the dense smoke, which continued night and day; these battles have often been used as subject matter for other books. Following his success in these wars, Osman Pasha was honored by Sultan Murad III and appointed Grand Vizier in 992 (1584).

The Şecâ'atnâme is a poem about the victories of Özdemiroğlu Osman Pasha between 986-993 (1578-1585) in Çıldır, Tiflis and Tebriz against the Safavids and the Russians and also against Mehmed Giray, the Crimean Khan who had disobeyed the orders of the government. The clearest characteristic of this work is its style and phrases that praise the heroism of Osman Pasha, and the miniatures that accompany the text.

THE ŞECAATNÂME

The Contents:

The Şecâ`atnâme is directly related to the campaigns and victories of Özdemiroğlu Osman Pasha and it is a work that was written in the poetical form; it is concerned with the Iranian voyages and wars of Osman Pasha, starting from 986 (1578) and ending in 993 (1585). The book starts by saying Allah'a hamd ü senâ (Praise and thanks to Allah) and continues by sending greetings to Prophet Muhammad and compliments to the Sultan of that period, Murad III and his son, Şehzâde Mehmed. Dal Mehmed ends the preface with a number of compliments to Sultan Murad and a request for an office of high rank. Later, under the titles of Fihrist-i Muhârebât-ı Paşa-yı şecâ`at-me'âb and Ser-nüvişt-i guzât-ı vâkı`a-i kàil-i kitâb he presents some of the topics that will be covered in this work. After this are rhymed prayers and a eulogy. Later, the four caliphs are praised. After the Sultan of that period, Sultan Murad, has been praised a comet, the subject of many books and miniatures at the time, is mentioned. Lala Mustafa Paşa is also praised for the conquest of Cyprus, as well as there being a mention of Özdemiroğlu Osman Pasha's Çıldır victory in 986 (1578). Osman Pasha being sent to conquer Tiflis, the difficulties encountered on the way, Lala Mustafa Pasha's coming to Şirvan and the importance of the Turkish city Ereş are also mentioned. Some events, like Osman Pasha staying in Şirvan as vizier after the other governor-generals refused to do so and Dal Mehmed Bey acting as secretary for Osman Pasha when there was a change in assignments are discussed. The author also describes the ancestry and descendants of Osman Pasha, his activities in Abyssinia, the Yemen and the Middle East. Dal Mehmed tells us about the efforts of Osman Pasha to conquer the famous city known as Bâbülebvâb by the Arabs, Demirkapı by the Turks and Darband by the Persians, the lack of food at the time, the battles with the Safavid under the commander of Şirvan, Eres Khan, the battles with the son of the Shah in Şemahı and the difficulties experienced there, the rebellion of the soldiers against the commander, the arrival of Mehmed Giray, the Crimean Kahn to Darband, Osman Pasha's advance to Şirvan and how he recaptured that city, the dispatching of soldiers to Baku, the return of Mehmed Giray, the Crimean Khan, to the Crimea, when he left his brother Gâzî Giray and his son Saadet Giray as guards. The fleeing of some soldiers, a description of Gâzî Giray's character, the return of Saâdet Giray to the Crimea, against the advice of the commander, the repair of the Baku Fort and a description of the city are related in the lines,

Neft ile memlû idi mahzenleri

Çâhlar vardır içi pür-neft idi, and

Nice yüz bin neft olur hâsılları;

Nakd on yük akça var vâsılları.

The above lines tell us about the petroleum resources in Baku, the wars with the Safavid commander Selman Khan, the conquest of Baku by the Safavids, the conquest of Şemahı by the Kızılbaş and the unfavorable situation that the supporting forces, among which Dal Mehmed found himself, had to put up with, some even dying from the cold, the capture and incarceration of Dal Mehmed and the difficulties he experienced in the pit, the battles of Osman Pasha with İmam Kulu and the victory of the Ottomans, the building of the Şemahı Fort, the move of Özdemiroğlu towards Anatolia and his battles with the Russians at this juncture, the retreat of the Russians, the punishment of Mehmed Giray, the Crimean Khan, the return of Osman Pasha to Istanbul via the Black Sea with Kılıç Ali Pasha, the relating of this adventure to Sultan Murad, Osman Pasha's appointment as Grand Vizier and his move to Tebriz, the assignment of the principality of Kefe by the Grand Vizier Osman Pasha to Dal Mehmed with the salary of "nine times a hundred" coins, and his complaint to Sultan Murad about its being taken away by force by Ferhad Pasha. The work has great appeal due to the miniatures presented at the end of each section. In the conclusion the author tells us about the conquest of Tebriz, which only occurred after the actual subject of the work, the conquest of Kazvin; Dal Mehmed says that the conquest of Tebriz marks the end of the work and says that if he had written more the work would have been very copious, but to do so was not necessary, nor does he need to add any fabricated stories to his work. His final words are:

Feth-i Tebriz oldu hem hatm-i kitâb.

The Copies and their Characteristics:

We have taken as our basis the more select copy from the University of Istanbul Library; this is embellished with 77 miniatures and was presented to the Sultan of that period, Murad III. Here we have compared it with the Revan copy in order to show the differences. For lines that were illegible or difficult to understand we have examined the Revan copy.

Value as a Reference and the Conclusion:

The resource value of Şecâ`atnâme, concerned with the wars with the Safavids between 986 and 993 (1578 -1585) is unquestionable. Moreover this book, written by a person who participated in the battles themselves, and who acted as a commander in some of them, and who kept a record of these battles, is, for the most part, composed of personal observations. In this respect this work is a primary resource. However, we should keep in mind that as the work is only concerned with the campaigns of Özdemiroğlu Osman Pasha and that it was written on behalf of the same person, it might include some subjective statements, being more in the character of a eulogy. In this respect, we think that it would be more appropriate in terms of historical methodology to use the Şecâ`atnâme alongside other contemporary references to the same battles. The true value of the book is that each major event is depicted in one or more miniatures. The evaluation of these miniatures is the subject of another study; these are works that reflect the events in terms of artistic and political history.

As a result, the Şecâ`atnâme, which was written with reference to the Şehnâme of Firdevsî, is a work concerned with the battles and victories of an Ottoman vizier written in the form of rhymed couplets; this is a primary historical source which reflects the events, the psychology and the actuality of the campaigns during that period, with miniatures that bring the period to life for us.

Dr. Mesut Aydıner/MSGSU.FEF.
Tarih Bolumu Ogretim Gorevlisi
Meclis-i Mebusan Cad.
Orya Han No: 85, B Blok
34427 Findikli-İstanbul
Tel: 0212 243 57 60-61


Please quote 10 Academic Resources Daily in your application to this opportunity!

If you want to receive academic resources in your e-mail on daily basis, please subscribe to 10resources-subscribe@yahoogroups.com.